Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

kulaklarını dikmek

  • 1 kulaklarını dikmek

    v. prick up one's ears, prick up

    Turkish-English dictionary > kulaklarını dikmek

  • 2 kulaklarını dikmek

    to prick up one's ears

    İngilizce Sözlük Türkçe > kulaklarını dikmek

  • 3 dikmek

    dikmek <- er>
    1. vt
    1) ( çiçek) pflanzen
    2) aufrichten, aufpflanzen
    3) ( anıt) errichten
    4) gözlerini bir şeye/kimseye \dikmek sein Augenmerk auf etw/jdn richten
    kulaklarını \dikmek die Ohren spitzen
    nalları \dikmek ( fam) alle Viere von sich strecken
    2. vt, nähen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > dikmek

  • 4 prick up

    dikmek, kulaklarını dikmek

    English-Turkish dictionary > prick up

  • 5 prick up

    dikmek, kulaklarını dikmek

    English-Turkish dictionary > prick up

  • 6 prick up one's ears

    kulaklarını dikmek, kulak kabartmak, kulak kesilmek

    English-Turkish dictionary > prick up one's ears

  • 7 prick up one's ears

    kulaklarını dikmek, kulak kabartmak, kulak kesilmek

    English-Turkish dictionary > prick up one's ears

  • 8 prick up one's ears

    kulaklarini dikmek, kulak kabartmak

    English to Turkish dictionary > prick up one's ears

  • 9 kulağı delik

    1) ра́ньше всех узнаю́щий о новостя́х

    kulaklarını dikmek — навостри́ть у́ши, насторожи́ться ( о животном)

    kulağını doldurmak — втолко́вывать что кому; вразумля́ть, поуча́ть кого

    kulakları dolmak — наслы́шаться о ком-чём, уста́ть слу́шать одно́ и то́ же;

    kulağına gelmek — донести́сь до чьего-л. слу́ха;

    2) быть услы́шанным кра́ем у́ха

    kulağına girmek — прислу́шаться, внять, намота́ть на ус

    kulak kabartmak — навостри́ть у́ши; прислу́шиваться

    kulaklarına kadar kızarmak — покрасне́ть до корне́й воло́с;

    kulağına kar suyu kaçmak — очути́ться в тру́дном положе́нии

    kulak kesilmek — преврати́ться в слух

    kulağı kirişte — у́шки на маку́шке

    kulağı kirişte olmak — держа́ть у́хо во́стро

    kulağına koymak — внуша́ть, наставля́ть, поуча́ть

    kulağına küpe olmak — заруби́ть себе́ на носу́, твёрдо усво́ить

    kulağı okşamak — ласка́ть слух

    kulakları paslanmak — дли́тельное вре́мя не слы́шать му́зыки

    kulağına söylemek / fısıldamak — говори́ть на́ ухо, шепта́ть

    kulaklarını tıkamak — заткну́ть у́ши, не жела́ть слу́шать

    kulak tırmalamak — ре́зать слух

    kulak tutmak — навостри́ть у́ши, прислу́шиваться

    kulak uğultusu — шум в уша́х

    kulak vermek — вслу́шиваться, прислу́шиваться

    kulak yırtıcı ses — душераздира́ющий крик

    Türkçe-rusça sözlük > kulağı delik

  • 10 kulak

    (-ğı)
    1) у́хо

    kulak kepçesi или kulak çukuru — ушна́я ра́ковина

    kulak kiri или kulak mumu — ушна́я се́ра

    yelken kulak — больши́е оттопы́ренные у́ши

    3) (тж. balık kulakı) жа́бры
    4) коло́к (музыкального инструмента)
    5) выступа́ющая часть в фо́рме ду́жки (ушка́); ру́чка

    kulak(ını) açmak — слу́шать внима́тельно

    kulakı ağır — туго́й на́ ухо

    kulakının ardına atmak — пропуска́ть ми́мо уше́й

    -a kulak asmak — а) слу́шать внима́тельно, прислу́шиваться, внима́ть; б) обраща́ть внима́ние

    -a kulak asmamak — не обраща́ть внима́ния; не придава́ть значе́ния

    kulakını bükmek — де́лать наставле́ния кому; увещева́ть, вразумля́ть кого

    kulakına çalınmak — слы́шать кра́ем у́ха; дойти́ до слу́ха

    -ın kulakına çan çalmak — разгова́ривать с кем-л. гро́мким го́лосом

    -ın kulakını çekmek — а) драть за́ уши; б) де́лать вы́говор, руга́ть; дать нагоня́й

    kulakı çınlamak — звене́ть в уша́х

    kulakında çınlamak — звуча́ть в уша́х, стоя́ть в уша́х (о чём-л. услышанном)

    kulakı delik — а) ра́ньше всех узнаю́щий о новостя́х; б) смышлёный, сообрази́тельный; све́дущий

    kulaklarını dikmek — навостри́ть у́ши, насторожи́ться

    kulak dolgunluğu, kulaktan dolma — а) то, что изве́стно (знако́мо) понаслы́шке; б) слух, молва́

    kulakları dolmak — наслы́шатьея о ком-чём

    kulakları düşmüş — пону́рый

    kulak erimi — зо́на (ра́диус) слы́шимости

    kulakına gelmek — дойти́ (донести́сь) до слу́ха

    kulakına girmek — внять чему, усво́ить (сказанное)

    kulak kabartmak — навостри́ть у́ши, насторожи́ться

    kulaklarına kadar kızarmak — покрасне́ть до уше́й

    kulakına kar suyu kaçmak — очути́ться в тру́дном положе́нии

    kulak kesilmek — преврати́ться в слух, [напряжённо] вслу́шиваться

    kulakı kirişte olmak — держа́ть у́хо востро́, быть настороже́

    kulaktan kulaka — шушу́канье, спле́тни

    kulakına küpe olmak — заруби́ть себе́ на носу́, намота́ть на ус, твёрдо усво́ить

    -ın kulakına söylemek — говори́ть на́ ухо, шепта́ть

    kulakı şunda olmak или kulakı bunda olmak — внима́тельно прислу́шиваться, проявля́ть интере́с к кому-чему

    -a kulaklarını tıkamak — заткну́ть у́ши, не жела́ть слу́шать

    kulak tırmalamak — ре́зать слух (у́хо)

    -a kulak tutmak — слу́шать

    -a kulak vermek — прислу́шиваться к чему; придава́ть значе́ние чему

    bir kulakından girer, öbür kulakından çıkar — в одно́ у́хо вхо́дит, в друго́е выхо́дит

    Büyük Türk-Rus Sözlük > kulak

  • 11 Ohr

    Ohr <-(e) s, -en> [o:ɐ] nt
    kulak;
    die \Ohren spitzen kulak kabartmak; ( Tier) kulaklarını dikmek;
    jdm sein \Ohr leihen birine kulak vermek;
    es ist mir zu \Ohren gekommen, dass...... kulağıma geldi [o çalındı];
    mir dröhnen/sausen die \Ohren kulaklarım uğulduyor;
    ganz \Ohr sein kulak kesilmek;
    ich bin ganz \Ohr kulağım sende [o sizde];
    mit halbem \Ohr zuhören yarım yamalak dinlemek;
    sich dat die \Ohren zuhalten kulaklarını tıkamak;
    ihm die \Ohren klingen ( fig) kulağı çınlamak;
    etw noch im \Ohr haben bir şey hâlâ kulağında olmak, bir şeyi duymuş olmak;
    lange \Ohren machen ( fig) o ( fam) kulak vermek;
    jdm die \Ohren lang ziehen ( fig) o ( fam) birinin kulağını çekmek;
    seinen \Ohren nicht trauen ( fam) kulağına inanmamak, kulaklarına inanamamak;
    jdn übers \Ohr hauen ( fig) o ( fam) birine kazık atmak, birini kazıklamak;
    schreib dir das hinter die \Ohren! ( fam) bu sözümü kulağına küpe et!;
    etw geht zum einen \Ohr rein, zum anderen wieder hinaus ( fig) o ( fam) bir şey bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak;
    viel um die \Ohren haben ( fam) işi başından aşkın olmak;
    bis über beide \Ohren verliebt sein ( fig) o ( fam) sırılsıklam âşık olmak, körkütük âşık olmak;
    die Situation/die Arbeit wächst mir über die \Ohren ( fig) durumla/işle başa çıkamıyorum artık;
    sich aufs \Ohr legen ( fig) o ( fam) kafayı vurmak;
    von einem \Ohr zum anderen strahlen ( fam) ağzı kulaklarına varmak;
    es faustdick hinter den \Ohren haben ( fig) o ( fam) anasının gözü olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Ohr

  • 12 настораживаться

    несов.; сов. - насторожи́ться
    kulak kesilmek; kuşkulanmak; kulaklarını dikmek ( о животном)

    Русско-турецкий словарь > настораживаться

  • 13 stellen

    stellen ['ʃtɛlən]
    I vt
    1) (hin\stellen) koymak ( auf -e); (auf\stellen) dik koymak ( auf -e), dikmek; (hinein\stellen) koymak (in -e), yerleştirmek (in -e);
    Bedingungen \stellen şartlar koymak [o koşmak];
    der Hund stellt die Ohren köpek kulaklarını dikti;
    etw an die Wand \stellen bir şeyi duvara dayamak;
    dieses Foto wirkt gestellt bu fotoğraf poz verilip çekilmiş gibi
    2) ( regulieren) ayarlamak;
    stell das Radio leiser/lauter radyonun sesini kıs/aç;
    die Uhr \stellen saati ayarlamak;
    etw ruhig \stellen med ( Arm, Bein) bir şeyi hareket ettirmemek
    3) (bereit\stellen) etmek, bulundurmak
    4) ( Verbrecher) tutmak
    5) ( Frage) sormak; ( Aufgabe) vermek;
    jdn zur Rede \stellen birini hesaba çekmek, birinden hesap sormak;
    einen Antrag auf etw \stellen bir şey için istemde bulunmak;
    eine Sache über eine andere \stellen bir şeyi diğer bir şeyin üzerine koymak;
    jdn vor Gericht \stellen birini mahkemeye vermek;
    etw in Frage \stellen bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek;
    etw in Rechnung \stellen bir şeyi hesaba yazmak;
    etw in Abrede \stellen bir şeyi yadsımak [o inkâr etmek];
    etw unter Quarantäne \stellen bir şeyi karantinaya almak;
    auf sich selbst gestellt sein kendi başının çaresine bakmak;
    jds Geduld auf die Probe \stellen birinin sabrını tüketmek;
    hohe Anforderungen an jdn \stellen bir kimseden çok şey istemek;
    eine These in den Raum \stellen bir tezi ortaya atmak
    II vr
    sich \stellen
    1) (sich hin\stellen) dikilmek;
    sich auf die Hinterpfoten \stellen arka ayakları üzerine kalkmak;
    sich auf Zehenspitzen \stellen ayak parmaklarının ucuna basarak dikilmek
    sich taub/unwissend \stellen duymazlıktan/bilmezlikten gelmek;
    sich dumm \stellen aptallığa vurmak
    3) ( der Polizei) teslim olmak
    sich etw dat \stellen bir şeye göğüs germek
    5) ( Frage) sormak; ( Aufgabe) vermek
    sich gegen etw \stellen bir şeye karşı pozisyon almak;
    sich hinter jdn \stellen birine arka çıkmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > stellen

См. также в других словарях:

  • kulaklarını dikmek — hayvan dikkat kesilmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kulak — 1. is., ğı, anat. 1) Başın her iki yanında bulunan işitme organı Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. H. C. Yalçın 2) anat. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü Elleriyle… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»